Zengin Hediyeler ve Misafirperverlik

Tebriz Hanı’nın misafirperverliği bununla da bitmedi. Biz şehirde misafir iken, ardımızdan kırk tümen değerinde hamam-baha, bir süslü koşum takımıyla karaçubuk bir küheylân at, bir alaca yorga at ve yedi deve yükü yiyecek, içecek ve meyve hediyeleri gönderildi. Böylece hanemiz bolluk ve bereketle doldu.

Bu hediyeler, Han’ın Osmanlı elçilerine gösterdiği saygının ve dostluğun açık bir göstergesiydi. İran sarayında konuk ağırlamak yalnızca bir nezaket değil, aynı zamanda siyasi bir incelikti. Han, Osmanlı elçisine değer vererek, ülkeler arasındaki iyi niyetin güçlenmesini arzu ediyordu.

Şehirde Yapılan Duyuru

Ertesi gün şehirde tellallar sokak sokak dolaşarak şu duyuruyu yaptılar:
“Osmanlı elçisi, yani Sünnîler burada bulunmaktadır. Şah’ın buyruğu ve Han’ın emriyle kimse Sünnîlere sövmesin. Söven olursa, Sünnîler onları öldürür ve kanları helal olur. Bunu böyle bilesiniz!”

Bu ilan üzerine halk artık açıkça kötü söz söylemez oldu. Dört Seçkin Halife’ye (Çâryâr-ı Güzin) sövme alışkanlığı sona erdi. Özellikle Hazret-i Ebubekir ve Hazret-i Osman hakkında hiçbir kötü söz edilmedi. Ancak bazıları, ne yazık ki, Hazret-i Ömer hakkında hâlâ edebe aykırı konuşmalar yapıyordu. Bu durum beni derinden üzdü Private Sofia Tours.

Hanın Hediyesi Hizmetkârlar

O gün Han tarafından on adet şib ve sırma işlemeli kıyafetler giymiş köleler gönderildi. Bu gençler, İsfahan yöresinden seçilmiş, zarif ve edepli kişilerdi. Her biri bir tavus kuşu gibi süslü ve güzeldi. Mihmandarımız Hoca Sirac, onları bize getirip tanıttı. Hepsi el öpüp hizmete hazır olduklarını söylediler.

Bu, İran ülkesinde Osmanlı elçilerine yapılan geleneksel bir uygulamaydı. Her elçiye on köle verilir, yolculuk ve konaklama süresince hizmet ederlerdi. Bu kölelerin adları şunlardı: Civan Aramış, Sadık-ı Can, Ramiş, Mirza Han, Yezdan Ali, Kakunc, Kurban Bay, Sührab, Mezid Han ve Yarkulu. Her biri güzellikte adeta cennet gılmanlarını andırıyordu.

Tebriz Kalesi ve Adının Anlamı

Tebriz, Azerbaycan’ın başkenti, Ucan Dağı eteklerinde kurulmuş, büyük, eski ve canlı bir şehirdir. Şehrin kalesi sağlam ve görkemlidir. Moğol dilinde Tevris, Derî dilinde Tevriz, halk arasında ise Tâb-rîz denir. Farsça’da “Teb” kelimesi sıtma, “rîz” ise dökücü anlamına gelir. Yani Tebriz, “sıtmayı döken yer” demektir.

Rivayete göre, sıtma hastası biri başka yerlerden Tebriz’e gelip Ucan suyundan içince Allah’ın izniyle iyileşirmiş. Bu nedenle şehre “Tebriz” adı verilmiştir. Tıpkı Mısır şehrinin iç kalesinde olduğu gibi, burada da sıtma görülmez. Bu özelliğiyle Tebriz, hem havası hem de suyuyla insanlara şifa veren iki tatlı şehirden biridir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top